Çocuklarınıza örnek gösterebileceğiniz Türkler dizisinde her gün bir biyografi ile karşınızda olacağız. Bu biyografilerde, içeriğimizde nispeten daha az bilinen ancak uluslararası üne sahip kişilere yer vermeyi planlıyoruz. Bu konuda önerilerinizi bekliyoruz. İçeriğimizin bugünkü dünyaca ünlü konuğu: Yaşar Erkan
1932 yılında Erzincan’da dünyaya gelen pehlivanın babası ünlü pehlivanlardan Ali Pehlivan’dır. 4 yaşında ailesiyle birlikte İstanbul’a gelen küçük Yaşar, daha okuma yazma bilmeden güreşi babasından öğrendi.
Reşitpaşa İlkokulu’nda okuyan Yaşar Erkan, kısa sürede okul bahçesini güreş sahasına çevirir ve bu öğrencinin yeteneğini fark eden Mustafa Bey, onu Vefa Lisesi’nin yanı sıra Kumkapı Güreş Kulübü’ne yazdırır.
Güreşe olan yeteneğinin yanı sıra bu kulüpte Arap İsmail’den eğitim alan Yaşar Erkan, asabiliği ve inatçılığıyla dikkat çeker ve İsmail Hakkı Vefa tarafından bu durumun güreşini etkileyeceği konusunda uyarılması üzerine Vefa, Yaşar’ı güreşçilere tavsiye eder. ulusal grup.
Milli Kurmay’dan önce Erkan, 1931’de İstanbul şampiyonluğunu kazandı. 1932’de bu unvanı koruyamadı ve Abbas Sakarya’ya yenildi. Ancak kısa sürede, 1 yıl sonra ilk kez Hilal-Yıldızlı formasını giyer ve 61 kiloda Balkan Şampiyonu* olur.
* Önümüzdeki 2 yıl Balkan şampiyonluğunu kimseye bırakmayacak.
Yaşar Erkan, Grekoromen güreşte usta bir güreşçi ve Peter’dan sonra antrenörü Fin Onni Pellinen’dir. Yaşar Erkan ise Almanya’da düzenlenen 1936 Olimpiyatları’nda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk altın madalyasını şampiyonluk olarak kazandı.
Erkan’ın şu anki duyguları ise şöyle: “Şanlı bayrağımız şampiyonluk kürsüsündeki şeref direğine çekilirken kendimi tutamadım, gözlerimden yaşlar aktı. Bayrağımızın şeref direğine dikilmesi, yüz yirmi bin kişinin ve Hitler’in önünde güzel marşımızı dinlemenin en güzeli ve en büyük zevkidir.”
Mustafa Kemal Atatürk, Erkan’a şöyle bir telgraf çekti: “Sen kendin küçüksün; ama ülke için önemli bir iş yaptın. Artık adınız Türk spor tarihine geçti. Yaşasın yaşıyor!”
Atatürk’ün kendisine ev verdiği Yaşar Erkan, Nacar olan soyadını yeniden Atatürk olarak değiştirir. 1940 yılındaki son Balkan şampiyonluğunun ardından mindere veda etti ve 1986 yılındaki ölümüne kadar teknik direktör olarak yeni sporcular yetiştirdi.
Böylesine sportif bir bedel kazandığımız ne güzel bir ülkeye sahibiz! yarın görüşürüz çocuklar!
